Yaşadığım Günler | Kâzım Taşkent

Şeker Adam Kâzım Taşkent'in doğum yeri ve tarihi Preveze 1894'tür; ölüm yeri ve tarihiyse İstanbul 1991'dir.

1973'te kendisine, Almanya Cumhurbaşkanı Dr. Heinemann Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı'nın 'Büyük Haç' rütbesi verildi.
Yapı Kredi Yayınları, 1992'de, 'ortak insanlık mirasının ürünü temel klasik yapıtların yer aldığı bir diziye, Taşkent'in anısını yaşatmak amacıyla 'Kâzım Taşkent Dizisi' adını verdi.

Yaşadığım Günler... Taşkent'in, bir kazada yitirmiş olduğu, çocuğu Doğan'a adadığı Yaşadığım Günler'inde, 1940'tan bu yana tuttuğu notların yanı sıra, yaşamına anlam kattığını düşündüğü 4 belge yer alıyor.
302 sayfalık 6 bölüm ve belgelerin yer aldığı ek bir bölümden oluşan kitapta, bölümlerin içeriklerinin başlıkları şöyle:
1. Bölüm: Biyografik Notlar, Çalışma İlkelerim Üzerine, Bazı Anılar, Düşünceler, Yaşayarak Öğrendiklerim.
2. Bölüm: İnsanları severim, İnsanları Anlamaya Çalıştım, Hayat Bana Yapmamam Gereken Şeyleri Öğretti, Düşünmek için Daima Zamanım Oldu, İnsan Başlı Başına Bir Bilim Konusudur, Memleketim ve İnsanlarımız.
3. Bölüm: Cennet Olarak Dünyayı Bilirim, Yaşam Bilgileri.
4. Bölüm: Doğu-Batı Notları Üzerine, Doğu'nun Zenginliği ve Fakirliği, Doğu Ayrı Bir Dünyadır, Doğulu Aydın, Doğu'da Devlet ve İnsan, Batılılığın Sırları.
5. Bölüm: Politikayı Sevemedim, Politika Dişi mi, Erkek mi? Yaşamım Boyunca 'Düzen Değişsin' Sesleri Duydum, Rejimi Tutan Eller, Bizim Demokrasimiz, Toplum Üzerine, Eğitim ve Kültür Üzerine Bazı Düşünceler, İlim Hayatı Zenginleştirir, Yasa ve Politika, Uygar Olmak, Din Anlayışım, Ahlakın Değerleri
6. Bölüm: Atatürk Işığımızdı, Atatürk Düşüncesi Üzerine Notlarım.
Son Bölüm: Belgeler.
Yaşadığım Günler'in giriş kesminde, yayımladığı bu notlara ilişkin olarak şunları söylüyor Taşkent: "Bu kitap bir anı kitabı değildir... Ben bir empresyonist gibi, bendeki birikimi tuvale geçiriyorum. Hayatın içinde bu kadar uzun kalmış ve var olan her şeyle içli dışlı yaşamış bir insanın görebildikleri, genel anlayışa uymuyorsa, bu kitap gerçeği tartışıyor demektir. Ben, insan üzerinde, insanın-düşünce-duygu üçgeninin değişik açılı biçimleri üzerinde bir şeyler bildiğimi sanıyorum; ve onları başka insanlara da anlatmak istiyorum."
Taşkent'in bu kitabında sergilediği düşünce ve görüşler öylesine ilginç ki, kitabın okuru, yalnızca okumayı değil, yazmayı da seviyorsa; özellikle araştırmacı bir yazarsa bu okur, kendine yepyeni konular bulacağı ve kendini daha çok yazmaya zorlayacağı kuşkusuz.
Bakın birkaç örnek vereyim de görün, öyle mi değil mi?
Doğu'da, çok akıllı olmak da, çok budala olmak da başa derttir. Çok varlıklı olmak da, çok yoksul olmak da.
Doğulu, kendinin de, başkalarının da uşağı olabilir.
Doğu'da gencin budalası çeker, akıllısı çektirir. İhtiyarlarınsa budalası çektirir, akıllısı çeker.
Doğulu dostlukla en ileri insan olabilir, ama düşene fenalık yapmakta da en ileriye geçebilir.
Doğuluya, düşmanları kadar yakınları da rahat vermeyebilir. Bu nedenle, rahatını onu hiç tanımayanlar arasında aradığı da olur.
Doğu'da, iç rahatlığına ve zenginliğine kavuşturan bilgilerin başında uşaklık edebilme bilgisi gelir.
Doğulu eskiden düşünür ama söylemezdi. Böyle bir gereksinme duyarsa harekete geçerdi. Şimdi düşünmüyor ama söylüyor. Çenesi açıldı. Düşünme gereksinimi duyarsa, düşünmeyenleri harekete geçiriyor.
Doğu'da, güçsüzlerin arkasına sığındığı adam eşkıya derler.
Doğulu eser vererek değil, başkalarını ve özellikle kendisine karşı olanları kötülemekle, kişilik kazanmaya çalışır.
Doğu'da yaşayan ölüler için de mezarlıklar gerekir...
Yazımı, Taşkent'in şu değerlendirmesiyle noktalıyorum: Bütün dünyada yobazlığın ortak niteliği bilgisiz olmaktır. İnanması için anlaması gerekmez ve inandığı şeyin yanlış olabileceğini hiç bir zaman düşünmez. Doğu'da, bunların yanında bir de bilgili yobazlar vardır. Bildiklerini nasıl uygulayacaklarını bilmezler. Doğu uygarlıkları en çok onlar tarafından çelmelenir.
302 sayfalık 6 bölüm ve belgelerin yer aldığı ek bir bölümden oluşan kitapta, bölümlerin içeriklerinin başlıkları şöyle:
1. Bölüm: Biyografik Notlar, Çalışma İlkelerim Üzerine, Bazı Anılar, Düşünceler, Yaşayarak Öğrendiklerim.
2. Bölüm: İnsanları severim, İnsanları Anlamaya Çalıştım, Hayat Bana Yapmamam Gereken Şeyleri Öğretti, Düşünmek için Daima Zamanım Oldu, İnsan Başlı Başına Bir Bilim Konusudur, Memleketim ve İnsanlarımız.
3. Bölüm: Cennet Olarak Dünyayı Bilirim, Yaşam Bilgileri.
4. Bölüm: Doğu-Batı Notları Üzerine, Doğu'nun Zenginliği ve Fakirliği, Doğu Ayrı Bir Dünyadır, Doğulu Aydın, Doğu'da Devlet ve İnsan, Batılılığın Sırları.
5. Bölüm: Politikayı Sevemedim, Politika Dişi mi, Erkek mi? Yaşamım Boyunca 'Düzen Değişsin' Sesleri Duydum, Rejimi Tutan Eller, Bizim Demokrasimiz, Toplum Üzerine, Eğitim ve Kültür Üzerine Bazı Düşünceler, İlim Hayatı Zenginleştirir, Yasa ve Politika, Uygar Olmak, Din Anlayışım, Ahlakın Değerleri
6. Bölüm: Atatürk Işığımızdı, Atatürk Düşüncesi Üzerine Notlarım.
Son Bölüm: Belgeler.
Yaşadığım Günler'in giriş kesminde, yayımladığı bu notlara ilişkin olarak şunları söylüyor Taşkent: "Bu kitap bir anı kitabı değildir... Ben bir empresyonist gibi, bendeki birikimi tuvale geçiriyorum. Hayatın içinde bu kadar uzun kalmış ve var olan her şeyle içli dışlı yaşamış bir insanın görebildikleri, genel anlayışa uymuyorsa, bu kitap gerçeği tartışıyor demektir. Ben, insan üzerinde, insanın-düşünce-duygu üçgeninin değişik açılı biçimleri üzerinde bir şeyler bildiğimi sanıyorum; ve onları başka insanlara da anlatmak istiyorum."
Taşkent'in bu kitabında sergilediği düşünce ve görüşler öylesine ilginç ki, kitabın okuru, yalnızca okumayı değil, yazmayı da seviyorsa; özellikle araştırmacı bir yazarsa bu okur, kendine yepyeni konular bulacağı ve kendini daha çok yazmaya zorlayacağı kuşkusuz.
Bakın birkaç örnek vereyim de görün, öyle mi değil mi?
Doğu'da, çok akıllı olmak da, çok budala olmak da başa derttir. Çok varlıklı olmak da, çok yoksul olmak da.
Doğulu, kendinin de, başkalarının da uşağı olabilir.
Doğu'da gencin budalası çeker, akıllısı çektirir. İhtiyarlarınsa budalası çektirir, akıllısı çeker.
Doğulu dostlukla en ileri insan olabilir, ama düşene fenalık yapmakta da en ileriye geçebilir.
Doğuluya, düşmanları kadar yakınları da rahat vermeyebilir. Bu nedenle, rahatını onu hiç tanımayanlar arasında aradığı da olur.
Doğu'da, iç rahatlığına ve zenginliğine kavuşturan bilgilerin başında uşaklık edebilme bilgisi gelir.
Doğulu eskiden düşünür ama söylemezdi. Böyle bir gereksinme duyarsa harekete geçerdi. Şimdi düşünmüyor ama söylüyor. Çenesi açıldı. Düşünme gereksinimi duyarsa, düşünmeyenleri harekete geçiriyor.
Doğu'da, güçsüzlerin arkasına sığındığı adam eşkıya derler.
Doğulu eser vererek değil, başkalarını ve özellikle kendisine karşı olanları kötülemekle, kişilik kazanmaya çalışır.
Doğu'da yaşayan ölüler için de mezarlıklar gerekir...
Yazımı, Taşkent'in şu değerlendirmesiyle noktalıyorum: Bütün dünyada yobazlığın ortak niteliği bilgisiz olmaktır. İnanması için anlaması gerekmez ve inandığı şeyin yanlış olabileceğini hiç bir zaman düşünmez. Doğu'da, bunların yanında bir de bilgili yobazlar vardır. Bildiklerini nasıl uygulayacaklarını bilmezler. Doğu uygarlıkları en çok onlar tarafından çelmelenir.

